Kedi olmanın ne kadar harika olduğunu anlatan en çarpıcı filmlerden biri olan Disney'in asil kedi ailesi The Aristocats (1970)'ten insan boyutunda ve zekasında yaramaz bir kedinin ne gibi belalara yol açabileceğini en absürt şekilde gösteren Şapkadaki Kedi'ye (2003), The Godfather'ın en akılda kalıcı karelerinde yer alan karanlık mafya Vito Corleone'nin kucağındaki masum(!) tekir kediden Breakfast at Tiffany's (1961)'de Audrey Hepburn'e eşlik eden isimsiz sarı kediye kadar sınırsız örnek gelir aklımıza şöyle biraz bile düşününce. Kimi filmde bir mafyanın uysal görünen dış yüzünü temsil ederken kimisinde setten geçerken uğramış havasında karşımıza çıkar. Garfield gibi keyfine düşkün, egolu bir tiplemeyle de karşımıza çıkabilirler tabii.